GÖRSEL SANATIN BİLGELİĞİ-MERKÜR GALERİ ARTWEEKS SERGİSİ

 

 

NİSAN 2024 ARTWEEKS MERKÜR GALERİ SERGİSİ

SANATÇILAR: AHMET ELHAN, ÇAĞRI SARAY , ERİNÇ SEYMEN , İHSAN OTURMAK  LALEPER AYTEK,   LEYLA EMADİ,  NALAN YIRTMAÇ,    NERİMAN POLAT,  SABİRE SUSUZ

KÜRATÖR: BERAL MADRA

SERGİ YÖNETİMİ: SABİHA KURTULMUŞ

GÖRSEL SANATIN BİLGELİĞİ

Türkiye toplumu 1980’den bu yana siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel bağlamda, olumlu ya da olumsuz, ama her yönden sert epistemolojik ve ontolojik gelişmeler yaşadı. Bu süreçte Osmanlı ve Cumhuriyet Modernizmi’nden başlayarak Post-modernizm’e evrilerek çeşitli aşamalar geçiren ve  çağdaş sanat, görsel sanat , ve ilişkisel estetik tanımlamalarıyla gelişen üretimlerin birikimi görsel dilin yarattığı bilgelik olarak değerlendirmek gerekiyor. Ayrıntılı ve yoğun siyasal, ekonomik, kültürel içerikler, irdelemeler ve yorumlar içeren bu üretim özel, kamusal  sergiler, bienaller, bağımsız etkinliklerle ve bunların katalogları ile geniş kitlelere ulaşmaktadır. Bir grup sanatçının görsel bilgelik kavramı bağlamında yapıtlarını sunan bu sergi, yine bir olanağı değerlendirerek son dönemin sanat alanı Akaretler’deki bir mekanda Merkur tarafından topluma sunuluyor.

Türkiye’nin tarihi, coğrafyası ve kendine özgü Modernizmi dolayısıyla önceleri Doğu-Batı, şimdilerde Doğu-Batı-Kuzey-Güney arasındaki ikilemli, çelişkili ve karmaşık konumu ya da durumu günümüzde de küresel gelişmeler bağlamında geçerliğini koruyor. Yakın ve uzak çevremizle olan kültürel ve sanatsal etkinlikler, alış-veriş ve ilişkiler de bu konumdan ya da durumdan payını alıyor. Türkiye’deki dikkat çekici kültür ve sanat üretimi, ağırlıklı olarak özel sektörün desteği ile ayakta durmakta ve dünyaya bir ölçüde tanıtılmaktadır.

Üç kuşak sanatçılar yazmak, çizmek, fotoğraf ve video çekmek, resim ve heykel yapmak, seçtiği bin bir türlü malzemeyi kullanıp yerleştirme yapmak, gösteri ve performans yapmak gibi sanat tekniklerinin hepsine ayrı  ayrı ya da aynı anda el atıyorlar.  Sanat tarihinin kesin sınırlar çizdiği alanlar arasında istedikleri gibi gidip gelerek, bir bakıma şimdiye değin sanat tercihini belirginleştirmemiş bir toplumun başını daha da döndürmek istiyorlar. Bunu bir başarı gibi değilse bile bir sonuç alma gibi görüyorlar. Sanat yapıtlarında kullanılan malzemeler ve teknikler ve bu malzemelerin yan yana getirilişi ve sunuluşu, sanatçı adaylarının kendilerine sağlamaya çalıştıkları rahatlığın ve özgürlüğün, gerçekte içinde yaşadıkları aşırı tüketim ve kapitalist medya dayatmalarının denetiminde olduğu izlenimini vermekten de kaçınmıyor.

2000-2024 arasında Neo-liberal küresel kapitalizm egemenliği kesinleşmiş, sanal ortam ilişkileri ve iletişim ağları önem kazanmış, müzayede şirketleri, sanat fuarları ve koleksiyoncu egemenliği öne çıkmıştır. Bu değişim karşısında sanatçı davranışları, sanat yapma teknikleri ve kamusal alan sanat pratiklerinin geliştirilmesiyle eleştirel bir direniş söz konusudur. Bu üretimlerin şimdilerde en önemli özelliği özgür düşünce, ifade ve üretimi temsil etmesidir.

2000’li yıllarda aşırı siyasetler ve dünyayı borsa olarak formülleştiren ve ekolojik sorunlar üreten ekonomi, halkları felaket gelişmeleri karşısında boyun eğmeye ya da başkaldırmaya zorluyor. Türkiye’de sanatçılar bu ikilemin bilincindeler. Kışkırtıcı yapıtlarıyla bölgedeki savaş siyasetine ve demokratik olmayan yönetimlerine kutuplaştırma girişimlerine ve ayrımcılığına karşı koyma cesaretini gösteriyorlar. Türkiye gibi, Modernizmi ve demokratik  süreçleri zorlu ülkelerde sanatçılar muhafazakar gelenekten ve ideolojik köktencilikten uzaklaşmak için yollar bulabiliyorlar. Gelenekler bir bellek altyapısı oluşturduğu gibi kültürel ve görsel olarak zengin bir esin kaynağı da oluşturuyor; sanatçılar kültürel miras ve belleğin gizeminde esin ve görüngü arıyorlar ve buluyorlar da. Post-modern düşünce de sanatçılara, eklektik alıntılar ve bireysel şifreler kullanarak geleneği dönüştürme olanağını veriyor.

Sanatçılar temel üretim olan desen ve tuval resmine sahip çıkıyor, foto-gerçekçilik ve yeni-klasikten yeni-dışavurumculuğa giden teknik yelpaze içinde kişisel öykülerini yansıtıyor, kent, doğa ve toplum manzaraları üretiyorlar. Resmin zor ama değerli bir sanatsal ifade aracı olduğunun bilincindeler; ama aynı zamanda resmin algılama açısından faydacı yönünü de biliyorlar. 2000’lerde kadın sanatçıların yağmalayıp keskince irdeledikleri alanlar çok geniştir; genel olarak performanslar, fotoğraf ve videolarla erkek egemen ve babaerkin düzeni, cinsel ve ruhsal tacizi, kadın ve çocuk imgesinin medyalardaki kötü kullanımını eleştiriyorlar.

Bu gözlemlere ve örneklere bakılırsa, 2000’lerde sanatın Türkiye’de büyük kentlerde yaşayan bir izleyici topluluğuna, güncel siyaseti ve tüketim dünyasını anlamlandırmak için, tinsel bir doyum ve esneklik sağladığı açıktır. Metaforlarla ve dolaylı biçimde de olsa, sanat yalnız söz konusu köktendinci ve kutuplaştırıcı kalıntılardan kurtulmak üzere değil, tüketim ve medya ideolojilerini dönüştürmek üzere de yol ve strateji gösteriyor. Sanat yapıtlarıyla oluşturulan metaforlar kutuplaştırıcı tartışmaların açtığı yarığı dolduruyor ve olumsuz ideolojilerin ağından çıkış şifreleri sunuyor .

 

Beral Madra, NİSAN 2024