Ölüm hep bana mı düşer…

Radikal Kültür Sanat

14/07/2004

Venedik’in Dorsoduro adlı mahallesinde, motor trafiğine açık bir kanalın üstündeki çıkmaz sokaklardan birindeyiz.

Venedik’in Dorsoduro adlı mahallesinde, motor trafiğine açık bir kanalın üstündeki çıkmaz sokaklardan birindeyiz. Venedikli bir aileye ait terk edilmiş küçük bir kilisede Melih Görgün’ün video ve ses enstalasyonunu izliyoruz. Karanlık mekânın mihrabına yansıyan görüntülerde din adamı imgeleri üst üste biniyor. Derin bir nefes sesine eşlik eden anlaşılmaz dua sesleri giderek yükseliyor. Din adamlarının duaları -çok anlaşılır olmasa bile günümüzde sık sık rastlandığı gibi yoğun bir vaazın ve davranışın ortak bilince ve bireysel kimliğe yaptığı etkiyi yansıtıyor. Beklenti doruktayken göz kamaştırıcı bir ışık ve bir patlama sesi ile izleyiciler irkiliyor. Ortalık karanlığa gömülüyor ve yeni bir müzik sesi yükselirken parlak bir ışık yerdeki al saten eteği aydınlatıyor. Enstalasyon Ziya Aziz’in eteği giyerek dönmeye başlamasıyla bir performansa dönüşüyor.

Nuova Icona galerisine ait San Ludovico kilisesindeki bu sergi, yerleştirme ve performansın algıyı zorlayan doğasına uygun olarak, sanatçı ve izleyici tarafından yorumlandığı gibi Hıristiyanlık, İslam ve Musevilik gibi üç dinin iç içe geçmesi önerisidir. Tarihsel ve dinsel belleğiyle Venedik bu proje için bulunmaz bir arka plan. Bu kentte geçmiş ve bugün iç içe geçerek çatışkılı bir karmaşa oluşturuyor; sanat ve din yan yana hâlâ önemli bir işlev taşıyor.

Sanatçının manifestosu

Serginin malzemesi dinlerin bildirisi ve sanatçının manifestosu olarak görsel-işitsel bir yerleştirmedir. Koreografisi Mevlevi Ziya Azazi tarafından yapılan açılış performansı ise temel inançlar yanında alternatif felsefenin olanaklarını ortaya koymaktadır.

Ölümün bütün canlılar için ortak gerçek olduğunu belirten ‘Ölüm Karşı Yakada’ başlıklı bu işinde Görgün, küresel değişim sürecinde dinlerin işlevi üstüne yeniden düşünmek zorunda olduğumuz konusunda bizi uyarıyor. Görgün “Ayrımcı dinsel öğretilere karşı devlet ve birey arasındaki ayrımın dinlerin önkoşulu olan barışçı felsefelerle bağdaşmadığını, küresellik ve din arasındaki çelişkili bağla ve yıkıcı çatışkıyla baş etmenin yollarını öğrenmek gerektiğini işaret ediyor. Yeni kutuplaşmaların oluştuğu küresellik merkezlerinde ve çok-dinli toplumların varlıklarını sürdürdüğü küresellik çeperlerinde dinlerin özüne inmek çıkarımızadır” diyor.

NATO toplantısı bağlamında Topkapı Sarayı’nda düzenelenen, ağırlıklı olarak geleneksel müziğe ve ‘modernist’ yaklaşımlara yaslanan ve artık geçerliği olmayan bir ‘patch-work’ özellikli postmodernliği yansıtan Lirik Tarih gösterisini TRT2’de izlerken, Görgün’ün sunduğu, metafor temelli bir iş bu bağlamda çok daha anlamlı ve etkili bir izlenim bırakırdı, diye düşündüm. Ne ki, bu tür ‘resmi’ gösterileri düzenleyenlerin henüz günümüz üretimlerini değerlendir(e)mediklerini de biliyoruz.
Yakında ‘kardeş şehir’ olması beklenen Venedik ve İstanbul arasında 90’lı yılların ortasından bu yana sanat ilişkisi yoğun olarak sürüyor; bu yalnız Venedik Bienallerine katılım ile sınırlı değil. Nuova Icona galerisi yöneticisi Vittorio Urbani ‘by-pass’ başlıklı projesiyle sürekli bir iletişim için bizlerle işbirliği yapıyor. 2001’deki Venedik Bienali’nde Nuova İcona ‘Itırlı Bahçe’ sergisiyle Türkiye pavyonuydu. 2003 İstanbul Bienali’nde Maçka Sanat Galerisi Nuova İcona’nın bir sergisini sundu. Kardeş şehir olma sürecinde bireysel ve kurumsal ilişkilerin göz ardı edilmemesini umut ediyoruz.