Kültür ‘Doğu’ya kapalı

Radikal Kültür Sanat

29/10/2004

Doğu komşularımızla kültür ilişkilerimiz son derece cılız. Oysa ortak durumlar ve sorunlar bu komşularla işbirliği yapmanın önemli çözümler, rahatlamalar getireceğinin belirtilerini taşıyor

Ekim başında Tiflis, Amman ve Beyrut’ta kültürel etkinliklere katılırken, Doğu komşularımızla kültür ilişkilerimizin ne denli cılız olduğunu bir kez daha anladım. Oysa ortak durumlar ve sorunlar bu komşularla işbirliği yapmanın önemli çözümler ve rahatlamalar getireceğinin belirtilerini taşıyor. Tortulaşmış ulus-devlet politikaları ya da anti-demokratik siyasal yapılanmalar ile eleştirel düşünce ve yorumu temel alan özelleşmiş, bağımsızlaşmış sanat, kültür yapılanmaları arasındaki dengesizlik ve gerilim ortak sorun olarak belirgin.

AB’nin diyalog amaçlı ama biraz yayılmacı kültür politikaları da bu soruna tuz biber katıyor. AB odaklı vakıfların para verdiği projeler, bizde ve komşu ülkelerde devlet, yerel yönetimler, yaratıcı bireyler arasında demokratik bir etkileşimin kurulmasına yardımcı olma amacını taşıyor. Ama bunlar çarpık ilişki ve yolsuzluk -kültür tekelinden söz etmek gerekir artık- içinde yitip gitme riskini de taşıyor.

1-4 Ekim arasında Tiflis’te ‘Art Caucasus 2004’ başlığıyla gerçekleştirilen ilk sanat fuarı Azerbaycan, Ermenistan, Rusya ve Gürcistan’dan 50 galeriyi ve sanatçı birliklerini içeriyordu. Restore edilip GTC (Georgian Trade Center) olarak bildik alışveriş merkezine dönüştürülmüş eski meyve-sebze halinde yer alan fuar, Tiflis sanat ortamında birkaç yıldır etkinlikleriyle dikkati çeken ‘New Art Union’ tarafından düzenlenmiş.

‘Art Caucaus’un geleceği

Yöneticiliğini Nana Kirmelashvili fuarda 50 standda ağırlıklı olarak nitelikli/niteliksiz dekoratif resim ve heykel sergileniyordu; ama Moskova Ulusal Çağdaş Sanat Merkezi yöneticisi Leonid Bazhanov’un ‘Tiflis-Moskova’ sergisi, Tiflisli genç sanatçı grubu ‘Tram’ın sergisi, Natasha Warcholak’ın ‘Petersburg Fotoğrafçıları’ sergisi, genç sanatçı George Kevlishvili’nin ‘Glory Square’ adlı işi (fuardan bir yapıt alan herkesin eli Hollywood yıldızları gibi fuarın girişinde yere çizildi), gösterilen sanat videoları fuarın bundan sonra gideceği yönü gösteriyordu.

Tiflis’in mimari dokusu bütün yıkık döküklüğüne ve bakımsızlığına karşın, büyüleyici güzellikte. Ne ki, gayrimenkul yatırımcılarının tarihi dokuyu tahrip etmekten çekinmedikleri söyleniyor; bir grup aydın ve sanat tarihçisi koruma bilinci oluşturmaya çalışıyor. Bunların başında Disiplinlerarası Sanat Araştırma Laboratuvarı yöneticisi Nana Kipiani geliyor. Kipiani Türkiye’den çağdaş sanat ve kültür konusunda seminerler düzenleyecek kuruluşlar arıyor.

AB dışı kültür kurumlarının hamisi Mondrian Foundation ve Prinz Claus Foundation’ın düzenlediği Kahire, Amman, Beyrut gezisine ise Amman’da katılabildim. İzmir Ekonomi Üniverstesi Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü Başkanı Tevfik Balcıoğlu ile P. Claus Vakfı yöneticisi Vivian Paulissen’in ortak projesi olan ve Türkiye’den Nazan Ölçer ve Vecdi Sayar’ın da katıldığı bu gezi, Mondrian Vakfı tarafından düzenlendi.

Arap kültürü yerine…

Amman’da kültür durumu açıkça görülüyor. Villa, işyeri ve alışveriş/eğlence semtleri Arap kültürü yerine ABD yaşam biçiminin benimsendiğini gösteriyor. İçinde Roma çağından kalıntılar olan teraslı bahçeler içindeki Khalid Shoman Vakfı’nın sanat merkezinde (Darat al-Funun) zengin bir resim koleksiyonu, kitaplık ve atölyeler yer alıyor. Aynı mahallede genç bir küratör dört yıl önce Ürdün’ün genç sanatçılarını tanıtan ‘Makan’ adlı bir sanat merkezi kurmuş. Meeting Points adlı festivalde Mısır’dan Amal Al-Kenawy, Hassan Khan, Lübnan’dan Akram Zaatari, Filistin’den Jubran ve Sharif Waked gibi komşu sanatçıları vardı.

Beyrut da aynı yolun yolcusu. Kent dokusu çokuluslu kapitalizmin bütün görüngülerine terk edilmiş. Eski Beyrut artık kartpostallarda… Belleği korumaya çalışan kurumlardan birisi olan Arab Image Foundation 20. yüyzıl Lübnan’ını araştırmak isteyenler için geniş bir fotoğraf arşivi sunuyor.

10 yıldır Beyrut’un bütün ilerici sanat etkinliklerini düzenleyen, 2000’de Borusan’da birlikte sergi yaptığımız küratör Christine Tohme, Zico House’da yaptığı konuşmada Hollandalı uzmanlara, Ortadoğu sanat ortamının girdi çıktısını, Batılı küratörlerin umarsız tavırlarını, sanatçıların dirençsizliğini gerçekçi bir dille anlattı ve ortalığı biraz sarstı. Anlaşılan Catherine David’den sonra Rene Block ve Natasha İlic de Beyrut’tan Cetinije Bienali için bir çırpıda bir düzine sanatçı seçmişler…

AB sanat ortamında Güney Kafkasya ve Ortadoğu modası aldı başını gidiyor. Neden mi? Balkan sanat ortamları tüketildi; ilginç işler siyasal toplumsal zorlukların yaşandığı yerlerden çıkıyor. AB halkları için İslam kültürü eleştirisi gerekli; söz konusu ülkeler AB’nin ölçütlerine uymak uğruna kültür için kesenin ağzını açmış durumdalar; bu ülkelerde çağdaş sanat müzeleri/sistemleri yok, dolayısıyla yeni iş alanları açılabilir. Kültür büyük pazadır! Kafkasya ve Ortadoğu’yu gezince Türkiye’nin kültür altyapısı açısından bu ülkelerden birisi olduğunu anlıyorsunuz.