Devletin inatçı vurdumduymazlığı

Radikal Kültür Sanat

16/03/2008

Son olarak devletin müzeye para verdiğini ve kapsamlı bir yenileme yapılacağını duymuştuk! Anlaşılan bu gerçekleşmiyor! Bu konuyla, 1979’da bir grup insanla dernek kurarak tanıştım.

Son olarak devletin müzeye para verdiğini ve kapsamlı bir yenileme yapılacağını duymuştuk! Anlaşılan bu gerçekleşmiyor!

Bu konuyla, 1979’da bir grup insanla dernek kurarak tanıştım. 29 yıldır çözülmemiş bir sorun? O günden bugüne yapılan araştırma ve tartışmalara göre bina sahibi ile koleksiyon sahibi kurumların uzlaşmazlığı, devletin ve yerel yönetimlerin Modern Sanat konusundaki inatçı vurdumduymazlığı, sanatın güçsüzlüğü bu müzenin kadersizliğini yaratıyor.
İşi daha geniş bağlamda ele alırsak, Türkiye, 19’uncu ve 20’inci yüzyılda hem emperyalizm/kolonyalizm ekseninde hem de ulus devlet çemberinde olmazsa olmaz kültürel zirve olan ‘müze’ konusunda bütün derslerden sınıfta kalmış bir ülke. Tarihsel kültürü ile övünen Türkiye’de Kültür Bakanlığı’na bağlı 100 kadar müzeye, yerel yönetimlere bağlı bir o kadar müzeye karşın, gerçek anlamda bir ‘müzecilik’ eğitimi veren bir kurum yoktur. Binalar onarılmış olabilir, yenileri yapılabilir; ancak bu binaların içinde gösterilecek tarih ve malzeme ile bilimsel hesaplaşma yapılmamışsa ya da uzmanlar ve kültür yöneticileri yetiştirilip istihdam edilmemişse, konu bitmiştir!

Görünen o ki, bu başarısızlıkla biz 21’inci yüzyılda da, ‘müze’ çok farklı bir kurum olma yolunda değişim geçirirken, yine sınıfta kalacağız. Günümüz koşullarında Türkiye’deki devlet ve yerel yönetim müzeleri terim yerindeyse ‘ölü kurum’dur; istisnası varsa ‘model’ olarak gösterilsin. Kurulmakta olan ‘özel müzeler’ -ki bunlara ‘şirket müzeleri’ (corporate museum) denmektedir- el yordamıyla kurulmaktadır; kurucuları bu müzelerin kurumlaşması konusunda kararlı görünmüyor. İstisnası varsa ‘model’ olarak görelim. Uzmansızlık ve kültür yönetimi eksikliği dolayısıyla bu sorunlu özel müze başlangıcı da pek umut vermiyor. Bu ortamda Resim Heykel müzesi nasıl kurtarılır? Buna yanıt vermem için bir danışmanlık ücreti almam gerekiyor. Kültür sanayii bunu gerektiriyor!
Yeni kimlikler tasarlanıyor

Ali Artun (Sanat eleştirmeni): Bu müzenin sorunları yeni değil. 1937’de açıldıktan neredeyse bir yıl sonra kapanmış ve yetmiş yıllık ömrünün büyük bölümünde hep kapalı kalmış. Kanımca bunun nedeni, o zamanlardaki kimlik politikalarına veya kültür politikalarına özgü çatışmalar. Müzeler, kültürel tarihlerin inşasıyla ilgili, yurttaş terbiyesiyle ilgili en onemli kurumlar. Dolayısıyla kimlik oluşturmanın başat mekanları. Cumhuriyet kurulurken tasarlanan arkeoloji ve etnografi müzeleri gerçekleştirilmiş ama sanat müzelerinin açılması başarılamamış. Geçmiş bugünle, şimdiki zamanla eklemlenememiş. Kim olduğumuz, nereden gelip nereye gittiğimiz konularında uzlaşılamamış. Bu konuları canlandırması gereken sanat sahnesi tamamlanamamış. Bugün ise mesele değişik.
Aslında müzenin hakkı olan, müzenin hemen yanıbaşındaki binayı bir çırpıda başbakanın İstanbul ofisi olarak dönüştürüp, dayayıp döşeyenler nedense komşu müzenin çatısının akmasına seyirci kalıyorlar. Anlaşılan bu konu şirketlerin “toplumsal sorumluluk” dedikleri alana da girmiyor ki, onlar da el vermiyorlar. Ama bir taraftan kendi özel müzelerini açmakla meşguller. Sonuçta müzenin son derecede modern bir anlayışla emanet edildiği Akademi yönetimi yalnız kalıyor. Bu durumun kaynağında “kültürün özelleştirilmesi” denen hadise var. Kamunun himayesinde olan kültür varlıkları özel kurumların himayesine devrediliyor. Sözde bile olsa bizimken ve başta bizi, insanlığa ait sanatın tarihini temsil etmeleri amaçlanmışken, şimdi bu sembolik düzen tamamen değişiyor. Sanat sahneleri kültürün yönetimini üstelenen şirketlerin armalarıyla donanıyor. Yeni güçler yeni kültür politikaları, yeni tarihler, yeni kimlikler tasarlamaya yöneliyor.
Türkiye’nin onur meselesi

Ömer Faruk Şerifoğlu (Sanat tarihçisi): Resim Heykel Müzesi’nde en önemli sorunun bina ve bitmeyen restorasyon olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle, bu bina müzesi için yeterli midir, bunun cevaplandırılması gerekiyor. 1937 yılı şartlarında uygun ideal bir mekândı belki, ama bugün ihtiyaca ne kadar cevap veriyor? Koleksiyonundaki 11 bin eser bu binada nasıl sergilenebilir, nasıl korunabilir? Bunun düşünülmesi ve bu doğrultuda çözüm üretilmesi gerekiyor. Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi olan mevcut bina, son sakini Ressam Halife Abdülmecid Efendi ve 1914 Kuşağı ressamlarının eserleriyle sınırlı, küçük ve şık bir müze olabilir, ancak… İstanbul Resim Heykel Müzesi çatısı altında, koleksiyonun dönemsel tasnifleriyle oluşturulmuş birkaç müze binası neden olmasın? Ayrıca, sorunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin üstesinden gelebileceği kertede bir mesele olmadığını düşünüyorum. Yine üniversiteye bağlı olarak kalabilir, ama muhakkak devlet olarak (TBMM-Hükümet-Bakanlık) sahiplenilmesi gerekiyor. Çağdaş müzeciliğin bu kadar yükselişte olduğu 21. yüzyılda; devletin imkânları seferber edilerek, müzeciklerin oluşturulduğu ülkemizde; İstanbul Resim Heykel Müzesi meselesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir onur meselesidir, artıkÖ Sahip çıkılmadığı takdirde ne kaybedeceğimizin iyi bilinmesi gerekir…