Zeynep Erekli Röportajı

Beral Madra’yla kadınlar günü sohbeti

Kadın olmak, mesleğinizde ve kariyerinizde size zorluk çıkardı mı?
Çelişkili gelecek ama bir kadın olarak, yaptığım işin altyapısıyla ilgili alanlardaki insanlarla hiç zorluk çekmedim. İşçiler, taşımacılar, marangozlar, boyacılarla hep rahat ettim. Buna karşın üst yapıdaki işlerimde ağır zorluklar içinde çalıştığımı söyleyebilirim. Eğer işin içine devlet, yerel yönetimler veya iş dünyası ve parasal ilişkiler girerse, doğrudan doğruya erkek dünyasına hitap etmek zorunda kalıyorsunuz. Çoğu zaman da sadece kadın olduğum için o dünyayı ikna etmek adına çok zorluk çektim.

Görünüşün içerik kadar önemli olduğu bir alanda çalışıyorsunuz. Sadece sanat değil, yaşam da dış görünüş üzerine. Kadının üzerindeki bu baskıyı nasıl yorumlarsınız?
Doğru bir soru. Bunu tartışmak gerek: Türkiye’deki kadının görüntüsü ne kadar özgür? Biz şu an kapanan kadını konuşuyoruz ama bu ülkede hiç kimseyi takmadan, iyice açılıp bedeni üzerinden büyük paralar kazanan kadınlar var. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada durum bu. Kadın üzerinden üreten ve tükettiren bir endüstri var. Bu da kapitalizmin dünyadaki durumuyla ilgili.

Her sabah gazetenin sağ üst köşesinde yarı çıplak bir kadın ve üç cümlelik uyduruk bir haber görmek sizi rahatsız etmiyor mu?

Geçen gün bir gazetenin baş yazarına e-mail gönderdim. Gazetelerin online sayfalarındaki saçmalıkla ilgili. Sayfaya giriyorsunuz önce bir felaket haberi var, hemen altında bir kalça ve meme. Şunu düzeltin dedim. Avrupa’da hangi büyük gazetede bu var? Bir etik, bir ahlaki durum vardır. Bir katliam haberinin altına çıplak kadın fotoğrafı koyamazsınız, diğer haberin içeriği zedelenir. Tabii ki toplumlara “ahlaklı ol” demek sözkonusu değil… Ama, evet, içim sıkılıyor.

O fotoğrafların yanında bir de çıplak erkek fotoğrafı olsa içiniz bir nebze rahat eder miydi?
Aslında erkek bedeni ve imgesi üzerinden de bir üretim ve tüketim var. Erkek de maço imajıyla kullanılıyor, bu da erkeklerin üzerine yapışmış. Dünyaya şiddet yayan bir imgesi var erkeklerin. Bu zaman zaman daha üzücü bir hal bence kadınlarınkinden.

Bu oluşan imgeler, imgeler üzerinden üretimler – tüketimler kadınlık ve erkekliğin, iki cins arasındaki farklılığın özünden mi geliyor?

Bu tamamen kapitalizmle ilgili birşey. Kapitalizmin insanları obje durumuna getirmesi. Kapitalizmin içindeki en büyük itki arzu. İnsanların libidolarına kadar iniyor, kapitalizm bilinçaltının bile satın alınması üzerine kuruyor gücünü. Derin mevzular.

Sanatta en sevdiğiniz kadınlar kimler?
Çağdaş sanat ortamında üretim yapan birçok kadın sanatçının önemli olduğunu düşünüyorum. 1980’ler ve 90’larda etkinlik göstermiş olan Ayşe Erkmen, Gülsün Karamustafa, Handan Börütecene, Canan Beykal, Neş’e Erdok… Tüm bu kadınlar Türkiye’deki sanat üretimine ivme kazandırdılar. Şu anda da uluslararası çalışan genç bir kuşak var. Beni çok etkileyen bir günümüz sanatçısı Nezahat Ekici. Küçük yaşta ailesiyle Almanya’ya gitmiş, orada okumuş. Fakat Türkiye’yle ilişkilerini kesmedi, sık sık geliyor. Çok radikal performansları var. Şu anda Avrupa sanat ortamında da çok ilgi çeken bir isim.

Radikal performans deyince aklıma geldi. Andrea Fraser adlı bir sanatçı var Amerikalı. Yapıtlarına çok büyük bir meblağ ödeyen bir koleksiyonerle sevişip, sevişmeyi kayda alıyor. Ve bunu bir video art olarak sunuyor…
Yaptığı her şey bence çok iyi. Büyük bir feminist sanatçıdır; kurumları eleştirir. Sophie Calle de öyle şeyler yapıyor. İnsanları evlerine kadar kamerayla takip ediyor. Özel hayatı deşifre eden, pornografik bir şekilde göstermeye çalışan işler. Tabii bunlar çok uç şeyler. Toplumun kabul edebileceği olayların sınırında. Ama şunu da söylemek lazım: Avrupa toplumlarının büyük bölümü pedofiliyi kabul ediyor. Bu pencereden bakınca sanatçıların yaptığı işler hiç radikal değil.