Turkish Time, Ocak 2010

2010-OCAK

Sayın Beral Madra,

Aylık İş ve Ekonomi Kültürü Dergisi Turkishtime’ın Ocak sayısı için “2010’lu Yıllar Neler Getirecek” başlıklı bir kapak haberi hazırlıyoruz. Kapak kapsamında 2000’li yılların hayatımıza neler kattığını ele alıp, 2010’lu yıllarda neler olabileceğine dair projeksiyonları uzmanların görüşleri eşliğinde ele alacağız. Dosyamızda finans, ihracat, reel ve macro ekonomi, İK, perakende ve teknoloji gibi üst başlıkların yanı sıra sanat, günlük yaşam ve moda gibi başlıkları da inceliyoruz. Eğer mümkünse sizden ricam aşağıdaki iki soruyu yanıtlayabilmenizdir.

 * Sizce çağdaş sanatta ve kültürel hayatımızda 2000’li yıllara damgasını vuran başlıca trendler neydi?

* 2010’lu yıllarla birlikte bu trendler nasıl bir değişim geçirecek? Kültürel hayatımıza hangi yeni eğilimlerin girmesini öngörüyorsunuz?

İlgi ve yardımlarınız için teşekkürler

Saygılarımla

Türkan Doğan

——————–

Editör / Turkishtime

www.turkishtime.org

iki soruyu birleştiren bir yanıt veriyorum:

Kültür ve sanat alanında ki gelişmeleri “trend” olarak nitelendirmeyi doğru bulmuyorum. Sanat bir eğlence veya geçici bir moda değildir; günümüz sanatı neo-liberal kapitalizmin eleştirisini yapan zihinsel ve eylemci bir insan etkinliğidir; siyaset yapmakla eşdeğer bir iştir. Dolayısıyla özel sektörün arzuları, beğenileri ve amaçlarıyla sanat üretiminin süreçleri ve sonuçları çoğu kez örtüşemez. 

Türkiye’nin kültür sanayi 1990’lardan günümüze köktenci değişimler geçirdi; devlet destekli ve denetimli kültür sanayi özel sektör destekli ve denetimli kültür sanayine dönüştü, devletin kültür politikası “küresel kültür” gereklerine yanıt veremediği için sönükleşti, kültür ve sanat üretimlerinin ekonomik değeri belirginleşti, kültür kurumları “işletme” olarak yapılandırıldı. Biçim ve sistem açısından AB kültür sanayine eklemlenme süreci denilebilir bu gelişmeye; aynı özel sektör sanatın içerik ve düşünce dinamiklerini kabul etme konusunda başarılı değil. Son on yılın en belirgin özelliği, AB ve ABD sanat uzmanlarının İstanbul sanat ortamına ilgi göstermeleri ve İstanbul’a gelerek çalışma yapmaları ve sanatçı ithal etmeleridir. Buna  karşın yerel ortam sanatçısını keşfetme ve destekleme konusunda başarılı değil. Yerel ortamda fark edilmeyen sanatçılar, bu yabancı uzmanlar tarafından keşfedilmiştir. 

Son on yılda bu gelişmeyle birlikte özel sektörün ve çevresindeki kurum ve kuruluşların bir kültür tekeli oluşturmasını izlemekteyiz. Sanatın eleştirel ve direnişçi içeriklerini törpüleme eğiliminde olan bu tekelleşme, yaratıcılık süreçlerini olumsuz etkiliyor. Bunun üstesinden gelmek gerekiyor.

Sanat üretiminin çoğalması ve görkemli bir nitelik kazanması için yaratıcı insana yatırım yapılması gerekiyor; kültürün güncelleşmesi için de geniş kitlenin kültürel açıdan zenginleşmesini sağlamak gerekiyor. Bunlar yalnız özel sektör yatırımıyla gerçekleşemez; devlet, yerel yönetimler ve özel sektör birleşerek bağımsız bir para havuzu yaratmalıdır. Önümüzdeki dönemde bu tür bir işbirliğinin gerçekleşmesi gerekiyor. En büyük değişim kuşak değişimi ile olacak. 80’li ve 90’lı yılların kültür aktörleri olan benim gibi insanların işlevi artık bitiyor; şimdi sanat ve kültür üretimi alanını uluslararası bir uzmanlık, siyasal ve işlevsel bir duruş olarak gören, ama sanat piyasasından da yararlanmasını bilen ve özellikle de ekip çalışmasına değer veren bir kuşak geliyor. Mevcut kurumlar ve kurulacak olanlar bu kuşağı istihdam etmek zorunda. İkinci büyük değişim sanat piyasasının uluslararasılaşmasıyla olacak. Türkiye’de henüz uluslararası sanat piyasası oluşmadı; daha doğrusu oluşturulmadı. Yerel piyasa, bu tür bir rekabete girmek istemiyor. Uluslararası piyasa içeri girdiğinde, bugüne değin “değerli” olduğu sanılan çok büyük bir yapıt topluluğu değerini yitirebilir, koleksiyonlar ayıklanabilir; özellikle Türkiye’nin 20.yy sanatı belleği köktenci bir değişim geçirebilir. Bu da epistemolojik bir değişimdir ve yeni kuşağın işini kolaylaştıracaktır.

Beral Madra