Milliyet, Nisan 2005

Venedik Bienali’nin önemi nedir?

20.yy boyunca Avrupamerkezci bir Modernizmi sergileyen ve yaygınlaştıran bir etkinliktir, Venedik Bienali. 1990’lardan sonra da küresellik söyleminin çeşitli manifestolarının sergilendiği, büyük enstalasyonların yapıldığı, küratörlüğün yüceleştirildiği bir platform oldu. Bu biennale 80 ülke katılıyor; yani dünyanın tamamı sayılır. Önemli bir sanat ve kültür rekabet alanı. Venedik Bienali aynı zamanda uluslararası sanat piyasasının dayandığı bir değerlendirme alanıdır; zaten dört günlük açılışın ertesi günü bu biennale gelenler hemen Basel’e fuara gider. Orada da bienalde görülen sanatçıların önemli satışları gerçekleşir. Piyasa, güncel estetik ve kuram Venedik Bienali’nde kucak kucağadır; tam ve eksiksiz bir uluslararası kültür sanayi modelidir.

 Türk pavyonu nasıl olacak?

Türkiye Pavyonu dersek daha doğru olur, çünkü Venedik’te etnik kimlikler değil, ülkeler ya da hangi ülkeden gelirse gelsin tek tek sanatçılar önemlidir. Türkiye Pavyonu bu yıl TC Dışişleri Bakanlığı’nın sağladığı kaynakla Palazzo Levi’yi kiraladı; sponsorlarımız Garanti Bankası, shop&milles&club ve Turquality’de bütün prodüksiyon ve tanıtımın gerçekleşmesini sağladı. Doluca Şarapları, Mısırlı/Atra Matbaası’nın ve A&B İletişimin desteği alındı. Sonuçta bu büyük ve özverili bir işbirliğinin sonucudur. Ben 1990’ların başından bu yana ilk kez böylesine paralı ve donanımlı olarak  gidiyorum Venedik’e…Dolayısıyla, bu kez Türkiye Pavyonu dikkati çekecek. Kuşkusuz, Hüseyin Çağlayan gibi, olağanüstü nitleikleri olan bir sanatçı ile gitmek de büyük bir ilgi sağlayacak.

 Ne kadar zamanda hazırlanıyor ve neler kullanıldı?

Bienal için hazırlık 2004 Ekim ayından bu yana tam hız sürüyor; işin ayrıntısı çok. Istanbul Bilgi üniversitesi ve IKSV bize lojistik destek veriyor. Murat Pilevneli (Galerist) çok taraflı bir yapımı koordine ediyor. Çağlayan işini yaklaşık iki ayda üretti. Bu iş 5 ekranlı bir yerleştirme şeklinde gösterilecek. Davetiye, broşür v.b. malzemeler Ulaş Eryavuz’un tasarımıyla son derece titizlikle hazırlandı. Venedik bu tür çalışmalar için zor bir kenttir; Belediye’nin çok sıkı kuralları vardır; herşeyin hızı kanal taşımacılığı dolayısıyla çok düşüktür. Önümüzdeki hafta çok sıkı bir çalışmayla enstalasyonu gerçekleştireceğiz. Tanıtıma çok ağırlık veriyoruz; milyonlarca kişiye bilgi gönderen e-flux portali bizi tanıtacak.  Açılış haftasında çok şık bir çanta ile basılı malzemelerimizi dağıtacağız. Pavyon kanalın üstünde; önünden günde 40.000 kişi geçiyor. Kanımca bu yılki katılım Türkiye çağdaş sanatı için bir dönüm noktası olacak; bundan sonra günümüz sanatı etkinliklerine herkez daha çok önem verecek.

 Türk pavyonlarının ülkemiz için önemi nedir?

Türkiye’nin bu AB’ye girme sürecinde kültür politikasını ve buna bağlı olarak tanıtımı şimdiye kadar görülmedik biçimde yeniden yapılandırması gerekiyor. Dünyada bunu modelleri var; Goethe Institut, British Council, AFAA en belirgin örnekler. Sağlam para kaynaklarına dayanan, uzmanlara emanet edilmiş özerk ve bağımsız kuruluşlar Türkiye’deki sanat ve kültür üretimini geliştirmek, yaymak ve tanıtmak zorunda… AB başkentlerinde Türkiye kültür ve sanat merkezleri açmak zorunda…Pavyonlar geçicidir; dolayısıyla kısa menzilli tanıtım sağlar. Buna karşın Venedik’te pavyon sahibi olmak, Mimarlık, Sinema, Tiyatro ve Görsel Sanatlar alanlarında AB topraklarında bir merkeze sahip olmak anlamına gelir.

 Bu sene Hüseyin Çağlayan’ın katılımı Türkiye açısından niçin önemli?

Hüseyin Çağlayan  kendi siyasal bakış açısını günümüz sanatının estetik değerlerini kullanarak, modernist ve post-modernist söylemleri içinde barındıran bir yöntemle yansıtmasını bilen güçlü ve cesur bir sanatçı. Türkiye’nin AB’deki imajı üstüne düşünürsek, özellikle son dönemde “islam” imajının öne çıktığını/çıkarıldığını görüyoruz. Oysa, bu tür ideolojik kimlikler Türkiye’deki yaratıcılık dinamizmini gölgeliyor. Uluslararası kabul gören sanatçıların büyük bir bölümü bildiğiniz gibi AB ülkelerinde yaşıyor. Bunun nedenini sormak gerekir; Türkiye yaratıcı insanını desteklemiyor…İlk kez Hüseyin Çağlayan destekleniyor; bence olumlu bir gelişme. Devamını dilerim.

 Türklerin de ziyaret etmesi bekleniyor mu? Tahmini bir rakam verebilir misiniz? Toplam kaç kişi gezecek?

Venedik Bienali’ni her yıl yaklaşık 500.000 kişi geziyor. Açılış haftasında 500-600 kişinin Türkiye’den geleceğini tahmin ediyorum; daha sonra da seyahat şirketleri bilinçlendirilirse bu sayı  binleri bulabilir.

 Hüseyin Çağlayan’ın yerleştirmesiyle ilgili sizin kişisel görüşleriniz neler?

Genelde, siyasal söylemi, dünyaya bir çağrısı, sadeliği ve içtenliği olan yapıtlar benim ilgimi çekiyor. Çağlayan’ın filmlerinde bu sadelikle bireştirilmiş, medyatik imge üretimine dayanmayan düşünsel derinlik şaşırtıcı. Kapitalist süreç içinde insanın kendinle ve çevresinle olan hesaplaşmasının bu denli estetik ve şiirsel biçimde yansıtılmasını önemli buluyorum. Özellikle oryentalist bakış açısını bir biçimde gündeme getiren yapıtlarla son yıllarda aram yok! Sanatçılar farkında olmadan ya da olarak AB’nin onlardan istediği görüntüyü üretiyorlar; bunlar her nekadar içinde biraz eleştiri olsa da, “öteki” olmanın ezikliğini içeriyorlar. Çağlayan’ın yapıtlarının işte bu kendini AB’nin gözüyle anlatan tarzdan uzak olması son derece dikkat çekicidir ve değerini bulacaktır.