Basın bülteni, 1993, Atsanat / Sergi

BM ÇAĞDAŞ SANAT MERKEZİ

Atsanat / Sergi

25/26/27 Kasım 1993

At,

İnsanın, sevdiği, bindiği, ürettiği, besleyip baktığı, giydirdiği, boyunduruk ve semer taktığı, sahip olmaktan dolayı gurur duyduğu, ulusal, geleneksel ve sınıfsal bir simge olarak benimsediği, meydan savaşları kazandığı, üstüne atasözleri, şiirleri öyküler, romanlar yazdığı, resimlerini, heykellerini yaptığı, yarıştırmak için tesisler kurduğu, üstüne bahis oynayıp servet kazandığı, alıp sattığı, çaldığı, kesip yediği, işine yaramadığı zaman doğaya geri gönderdiği ya da öldürüp çöpe attığı önemli ve anlamlı hayvanlardan birisidir.

At,

Her yönden çok önemli bir tüketim malı olduğu için, başka hayvanların soyunun tükenmesini takmayan insan, atın soyunun tükenmemesi için elinden geleni yapmış ve insan varolduğundan bu yana at da varolmuştur.

 

At,

Siyasal-ekonomik-toplumsal-kültürel bir kavram ve değer taşır. Bütün insanlar atın bu geniş kapsamlı kavram ve değerinden yararlanmakta, bu kavram ve değeri istediği gibi algılamak, kullanmak, yorumlamak ve eleştirmekte özgürdür. Dünyada, özgürlükler kısıtlı olduğu için, insan At’ın sağladığı bu özgürlüklerin değerini iyi bilir ve bu özgürlüğü son kertesine kadar kullanır.

At,

Çok önemli bir siyasal-ekonomik-toplumsal- kültürel bir tüketim malı olduğu için, insan, her türlü hırsızlığa hoşgörü gösterir, ama “At Hırsızlığı”na karşı acımasızdır. At hırsızları ömür boyu hapse girebilir, hatta asılabilirler.

At,

Çağlar boyunca sanatın konusu olmuştur. Roma imparatorlarının, Avrupa ve Güney Amerika krallarının, ABD Cumhurbaşkanının, Türk büyüklerinin at üstündeki resimleri ve heykelleri kentlerde, müzelerde ve koleksiyonlarda yer alır. Atlı anıtlar, özellikle parklara yerleştirilmiştir; böylece atın doğayla özdeşleşmesi amaçlanmıştır. Çünkü bu durum, atı taşa ya da madene dönüştürmüş olan insanın vicdanını biraz olsun rahatlatır.

Böylece, bu atlı büyüklerin, çağlar boyunca insanlığın başına ne çoraplar ördükleri de sanat yoluyla belgelenmiştir. Ne ki, insan bu atlı sanat yapıtlarının çokluğuna karşın, henüz konunun bilincinde değildir. Gerçi zaman zaman yakın ve uzak geçmişte yapılmış olan atlı büyükler heykellerini devirip, resimleri de depolara kaldırmıştır, ama bunların yerine yenilerini yapmaktan da alıkoyamamıştır.

Bugün dünyada en tanınmış at hangisidir diye soracak olursak, kuşkusuz bu Marlboro atıdır. Marlboro atının popülerliğiyle rekabet edebilecek başka bir at var mıdır?

Gerçekten de Marlboro atından sonra, büyüklerin atlı heykel yaptırmaları”out” olmuştur. Bu nedenle büyükler, atı heykellerini ve resimlerini yaptırmak yerine, günümüzde daha “in” olan, at resmi yapmayı yeğlemektedir. Kuşkusuz at resmi yapmak, at heykeli yapmaktan daha kolaydır. Özellikle bizim toplumumuzda herkes resim ve heykel yapabilir ve her resim ve heykel yapan kişi “sanatçı” olarak, her resim ve heykeli sergileyen, tanıtan ve satan kişi ve kuruluş da “galerici” olarak, her resim ve heykelin sergilendiği, tanıtıldığı, alınıp satıldığı yer de galeri, sanat evi, sanat merkezi olarak adlandırılır. Gelecekte de her resim ve heykelin sergilendiği, tanıtıldığı, her resim ve her heykelin koleksiyonlarının toplandığı yerlere “Sanat Müzesi” adını vermek için hazırlıklarımızı da yapmaktayız.

Önemli olan resim ve heykelin, remi ve heykeli yapılan şeye benzemesidir. Ancak, burada bazı özgürlüklere de yer verilmiştir: Resmi ve heykeli yapılan şeye benzemeyen, ama o şeyi çağrıştıran, ya da o şeyden esinlenilerek yapılan “soyut” adı verilen resim ve heykeller de benimsenmektedir.

Herkesi ve her şeyi eşit olarak kapsadığı için, soyut ve somut resim ve heykele izin verildiği için, Türkiye’deki sanat, başka hiçbir ülkede görülmemiş derecede “demokratiktir”. Demokrat olduğunu kanıtlamak isteyen herkes, sanatın bu durumundan alabildiğine yaralanır.

Marlboro atıyla başa çıkamayacakları için atlı heykellerini yaptırmayıp, “in” olduğu için at resmi yapan büyükler çok şanslıdır; bir kapı kapanmıştır, ama nurlu ufuklara doğru başka bir kapı açılmıştır. Büyük bir tevazu içinde yapılan resimler karşılarında hem sanatta demokrasiyi benimsemiş bir izleyici hem de aynı zamanda “fevkalade” belleksiz bir toplum bulurlar. Bu buluşma son derecede başarılıdır ve verimli sonuçlar doğurur. Özellikle atın geç kapitalist süreç içindeki ekonomik değerinin bilincinde olan özel sektör, yeni sanat ve kültür merkezlerinin açılışı için hiçbir fedakarlıktan çekinmeyecektir, kuşkusuz. Böylece at, bir kez daha yararlı olabilecektir insana.

Demokratik sanat ortamına yanıt vermek amacını güden sanat ve kültür merkezleri, gelecekte açılması düşünülen başka sanat ve kültür merkezlerinin finansmanını sağlamak için, her ne kadar milyon dolarlık bir at satışı gerçekleştiremeseler de, ata benzeyen at resimleri satarak, bu görevi yerine getirmeyi bir borç bilmiştir, kuşkusuz.

Bugüne değin at resmi yaparak topluma yararlı olmayı akıllarına getirmemiş olan bir çok sanatçının, bu olaydan sonra nihayet aklı başına gelmiştir. Yine o güne kadar at resmi satarak topluma yararlı olmayı aklına getirmemiş olan bir sanat merkezi yöneticisi olarak ben de bu sergiyi açmayı bir borç bildim.

 

Beral Madra

25 Kasım 1993